Lütfen bekleyin..


Îbrahîm ÊLIHÎ

YANLIŞ ÜSLUP DOĞRU SÖZÜN CELLADIDIR

05 Temmuz 2020, 20:23 - Okunma: 9256

Verilmek istenen bilgiler ne kadar doğru ve önemli bilgiler olursa olsun anlatma tarzı doğru değilse verilmek istenen bilgilerin hiçbir önemi olmaz. Allah insanı diğer canlılardan ayırdığı en büyük özelliği konuşuyor olmasıdır. Ancak her insanın kullandığı üslup ayrıdır. Bir Türk atasözünde; “İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur.” Denilmiştir. Bunun için insanın üslubuyla hayata bakış açısı ve kişiliği arasında bir bağlantı vardır.

Şehid Rehber (Rh. A.); “Yönetici, doğrultucu, terbiye edici üslubun şive yelpazesinin olduğunu bilmek lazımdır. Konuştuğum zaman karşımdakileri her yönden tam bilirim veya öyle olmaları gerekir. Konuşmam da üslubum gibi geneldir” demektedir.  Yani meselelerin zamana, şartlara, kişilere, muhataba göre üslub ve ifadesinin ayrı ayrı olduğunu ve her halin gerektirdiği bir üslubun olması gerektiğini belirtmiştir. Aksi takdirde yanlış üslubla sorunlar çözülmeyeceği gibi çözüm de katledilmiş olur ve iletişim kopukluğu ve birbirinden uzaklaşma geçekleşecektir.

Allah-u Teala, Kur'an-ı Kerim’de“İnsanlara güzel söz söyleyin” (1) şeklinde buyurmuştur. Bir davetçi olarak muhatablarımıza ya da kardeşlerimize iyiliği emredip kötülükten nehyederken güzel söz söylemek, yumuşak kalpli olmak, naif davranmak, yaptıkları yanlış/hatadan dolayı affetmek, müsamaha göstermek gerekir ki etrafımızdakiler dağılmasın. “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (2)

Güzel söz ruhlarda yapıcı bir etki bırakır. “Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir.”(3) Bu sayede insan­lar arası edebî ya da ahlâkî dayanışma gerçekleşir. İmam Ahmed, Ebu Zerr (r.a.)'den Peygamber (s.a.)'in şöyle buyurduğunu nak­letmektedir: "Maruf olan hiçbir şeyi hakir görüp küçümseme! Herhangi bir iyilik yapma imkânını bulamayacak olursan kardeşini güler bir yüzle karşıla!"

Eğer bazen büyüklerimiz/abilerimiz bizlere bağırıp çağırıyorlarsa emin olunki bu davanın ağır geldiğinden değil belki de davanın uğrayacağı tehlikelerdendir. Çünkü Şehid Rehberin deyişiyle, “Mücadele uzmanlık isteyen bir iştir. Bugün dava/mücadele, kıldan ince, kılıçtan keskin bir denge üzerindedir. Allah korusun kimse şahsında davanın yokolmasını istemez. Mademki mücadele meydanına atılmışız mücadelenin kurallarına da uymak zorundayız.”

Her ilimde muhakkak bir usul vardır: ancak usulüne göre tahsil yapılırsa/uzmanlık yapılırsa o ilimde söz sahibi olunabilir. Usulsüz yapılan okuma ve çalışmalar ekseriyetle heba olup gider; okuyana yorgunluktan başka bir şey kazandırmaz! Tıp kitaplarını alıp rasgele okuyup karıştırmakla doktor olunamayacağı gibi; bazı dini/ilmi kitapları yığıştırıp öylesine okumakla da âlim olunamaz! Çünkü kâinatta sünnetullah gereği insanların yaşamaları ve sosyal hayatları bazı usullere bağlanmıştır. İster ferdî ister de cemiyet olarak yaşadığımız her yerde karşımıza usuller çıkar. Çünkü “usulzuz vusul olmaz” şeklinde tasavvufî bir söz vardır. Eğer bir metodunuz yoksa, bir metoda göre hareket etmiyorsanız hedef ve amacınıza ulaşamayacağınızı ifade eder. Eğer bir usulünüz/metodunuz yoksa, aynı ve benzer olaylarda her seferinde farklı bir yol denerseniz; ya da izlediğiniz yol sizi çıkmaz bir sokağa götürüp, yeniden döndürüp yeniden başka bir yol denersiniz ve ömrünüz belki de hedefe/amaca ulaşamadan sona erer.

Dergaha ilk adımını atan o mürid gibi olmalıyız ki kapısından içeriye adım attığı dergâhta, maksada ulaşmak üzere yıllarca hizmet eden insanlar için “olmazsa olmaz“ bir düstur olan usûlü, dergâhın şeyhi belirliyor ve aşağı kademeden hilâfet makamına uzanan zorlu yolların pusulası olan usûlden bir parmak ayrılan mürid, genellikle kendisini tekkenin dışında buluryor. Sabırla, bazen 40 sene beklenilen bu dergâhlardaki “bire bir terbiye“ sonucu diğer pirdaşlarıyla zaman içinde tek vücut olan müridin dergâhta en ziyade duyduğu kelime usûl olduğu gibi her davatçinin de kendi toplumuna/cemiyetine göre takip etmesi gereken usullerin olduğunu bilmesi gerekir. Aksi takdirde kendilerini toplumun dışında bulurlar. Toplumdan dışlanan bir insan, davetçi olabilir mi?

 

Dipnot:

1- El Bakara Suresi:83

2- Al-i İmran:159

3- Fatır Suresi:10

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
267 gün önce
1209 gün önce
1249 gün önce
1328 gün önce
1363 gün önce
1408 gün önce

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=