Lütfen bekleyin..


Ahmed Said Şirvan

Niçin Şehirler Harabeye Çevriliyor?

26 Kasım 2015, 13:46 - Okunma: 2807

Öz yönetim safsatasıyla bazı ilçelerde bir iki metrelik hendekler kazıldı. Bu hendeklerin içine mayınlar, patlayıcılar yerleştirildi. Bu mahallelerde bilinçli bir şekilde hayat adeta işkenceye çevrildi. Çünkü insanlar rahat işine gidemez oldu. Çocuklar okullarına gidemediği gibi, bu mahallerdeki okulların tamamı tahrip edildi, yakıldı ve kullanılamaz hale getirildi. Belki de en acısı Müslüman halk camilere gidemez oldu. Camiler bilinçli bir şekilde cephane olarak kullanıldı, mevzi olarak hedef haline getirildi, minarelerinde komünizm marşları seslendirildi ve halk özellikle camilerden uzak tutularak tahribatın boyutu iyice artırıldı.

Hendekler için seçilen şehirler, özellikle bir önceki seçimde Hdp’nin yüksek oy aldığı yerler tercih edildi. Çünkü vizyona koydukları yıkım projesinde kendilerine hiçbir şekilde karşı çıkmayacak, pkk’nin her emrini kuzu kuzu yerine getirecek, gerektiğinde kadın, çocuk dâhil herkesi bu hendek savaşında figüran olarak kullanılabilecekti. Canlı olarak son kerteye kadar kullanıp, eğer öldürülürse cenazesi üzerinden istismar en üst seviyede sürdürülecekti. Böylece, kendilerini dolaylı ve direkt destek vermiş olan mahalleleri seçtiler.

Peki, ‘şehir çatışması’ niçin seçildi? Bunca harabe niçin tercih edilmektedir? ‘Çözüm süreci’ denilen ama halk için tam bir felaket olan sürecin, komünist örgüte sağlamış olduğu ayrıcalıklı alan kapma sürecinin, bundan sonra da ballı börekli devam edeceğini varsaydılar. Şehirlerde kendilerine şu ve bu şekilde (Halkımız seçim zamanında şu ve bu şekilden ne kastedildiğini çok iyi bilir)oy vermiş olan insanların tamamının, hendek savaşıyla tırpan ve baltalarıyla birer şehir militanı olacağını hesap ettiler.

‘Serhildan’ dediklerinde, kendi militanlarına emir verdiklerinde, 1990’larda gözlerini kırpmadan öldürdükleri mazlum Kürt köylüleri gibi kendilerine oy vermiş olanların da bu çağrıya hemen iştirak edip kendileri dışında kalan bütün mazlum Kürtleri katledecek ve böylece ‘komünist devrimi’ gerçekleştireceklerdi. Ama halk alnında hissettiği namlunun korkusuyla onlara verdiği oylarını, canını onlar için vermeyeceğini, bütün tehditkâr çağrılarını karşılıksız bırakarak ‘komünist devrimin’ başlamadan bitmesine karar verdi.

Halkın desteğini göremeyen örgüt, bugüne kadar silah zoruyla, tehdit ve şantajlarla elde ettiği ‘alanı’ kaybetmek, elinde tuttuğu siyasi ve ekonomik rantı kaptırmak niyetinde değildi. Böylece eskiden beri uyguladığı baskı, dayatma ve bir oldubitti ile olabildiğince çok kişiyi ve kesimi çatışmanın tarafı haline getirerek hâkimiyetini sürdürmek istemektedir. Bu hâkimiyet uğruna şehirlerin harap olması ise işin sadece teferruat kısmıdır. Özellikle kendilerine oy vermiş olanların, canlarını vermeyeceklerine dair eğilimlerine karşılık, hendek ve çatışmalarla toplu bir cezalandırmaya gidilmiştir.

Seçilmiş şehirlerin, çatışmaya sırayla sokulması ise manidardır. Çatışma bir şehirde bitmeden diğer pilot uygulamaya alınan şehre geçilmemektedir. Her biri de tam anlamıyla harabeye çevrilmeden orası terk edilmemektedir. Özellikle ‘harap’ olduğuna kanaat getirildikten sonra orası terk edilmekte, geride evsiz barksız kalmış mazlumlardan, virane olmuş sokaklardan, hayalleri yok edilmiş, korkudan gözleri sağa sola bakan yaralı çocuklardan başka bir şey kalmıyor. Bir de halk için çok ta bir anlam ifade etmeyen, ama hem pkk, hem de güvenlik güçlerinin karşılıklı olarak duvarlara, kapı ve pencerelere yazdıkları ‘fasitçe’ yazılar kaldı.

Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesi ile Silvan ve Şırnak’ın Cizre ilçesi gibi tarihi ilçelerin seçilmesi ise tesadüfü değildir. Hele bu merkezlerin yüzyıllar önce İslam Medeniyetine beşiklik eden şehirler olması çok daha manidardır. Hele burada tarihi camilerin mevzi olarak kullanılması, tahrip edilmesi için özellikle hedef haline getirilmesi ve yüzyıllardır ilk defa ibadete kapatılması veya ibadet edilemeyecek kadar tahrip edilmesi, bu kutsal mekânları patlayıcı ve cephanelerle doldurularak, insanların oraya gitmelerinin önünün kesilmesi ise tam anlamıyla komünizm ürünü bir saldırı ve düşmanlıktır. Bir taşla birden fazla kuşun hedef olarak tasarlandığı belli olan bu hendek ve harabe şehir görüntüleri, daha uzun zaman tedavülde kalacağı belli olan projelerdir. Baskı ve tehdit devam edecek, bugüne kadar elde edilen rant ta devam edecek, hem ‘haklarımızı vermiyorlar’ kılıfı altında, komünizm için mücadele devam edecek, Kürt gençlerinin canları bedelsiz olarak komünizm için feda edilecek, hem de İslami ve kutsal değerlere saldırılar yapılacak ve itibarsızlaştırılıp yok edilmeleri için bu çatışma zemini sonuna kadar pervasızca kullanılacaktır.

Böylece savaş baronları tüm bölgeyi kaosa çevirmek için başarılı olacak, silah baronları ceplerini her zamanınkinden daha fazla şişirecek, ‘kan içici Dehhaklar’ ise mazlum Kürt gençlerinin kanlarını emmeye devam edeceklerdir. Harabe olmuş şehirlerin görüntüsünden bundan başka geride ne kalabilir ki…

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=