Lütfen bekleyin..


Safiye Çetinkaya

Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulduk!

19 Eylül 2016, 15:43 - Okunma: 2135

Doğu topraklarının en kudretli milleti olan Türkler I. Dünya savaşı sonucunda 1.300.000 şehit vermişti. Resmi olmayan rakamlara göre 1.600.000 Türk asker şehit olmuştu.  Zira o yıllarda Türkiye de gayrimüslim sayısı çok fazlaydı ve onlar savaşa alınmıyordu. Yani bizim gençlerimiz bu ülke için düşmanla çarpışırken Ermeniler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Rumlar ve daha niceleri ülke topraklarında ve güvenli alanlarda keyif çatıyordu.

Savaşların ardından, İmparatorluğun son demlerinde, savaştan çıkmış bu ülkede çalışabilecek, ekonomiye katkı sağlayacak genç nüfus yoktu. Türk nüfusunun çoğunluğu ise okuma yazma bilmeyen bayanlar, yaşlılar ve çocuklar ve cepheden dönen bacağı, kolu kopuk insanlardan oluşuyordu. Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar Anadolu'nun en zengin kavimleri haline geldiler. I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa'dan Türkiye'ye 185 Bin Yahudi göç etti. Şark topraklarından sürgüne mahkûm edilen Ermeniler ise kimliklerini gizlediler...

Ve 1923... Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

1927'de ilk nüfus sayımı yapıldığında Türkiye sadece 13 milyondu. Bu nüfusun yaklaşık 1 Milyonu gayrimüslimdi. Çoğunluğu Avrupa’dan beslenen bu gayrimüslimler tahsilli ve zengindiler. Yaşanan süreçte birçokları kimliklerini gizlediler, köylerinin isimlerini değiştirdiler ve çocuklarına Türk isimleri verdiler.

Peki, yeni kurulan bu Cumhuriyet döneminin kurumlarını kimler teşkil edecekti? Üniversite hocaları, doktorlar, maliye, hukuk, eğitim alanlarına hep bu okumuş gayrimüslimler yerleştirildi. Onlar zenginledikçe zenginledi ve her alanda daha çok söz sahibi oldular.

Her zaman Türkiye'nin en önemli yerlerinde oldular, kritik görevlere getirildiler... Ülkenin en güzel yaşam alanları onlara tahsis edildi. Sahil kesimini hep onlar işgal ettiler. Kendilerini en büyük Atatürkçüler olarak tanıttılar. Zira bu sayede kuralları hep onlar koydu. Tarih kitapları gerçekleri değil, onların isteği doğrulusunda sahte kahramanları büyüttükçe büyüttü. Üç kıtaya hükmeden Osmanlı Devletinin 4.980.000 km2'yi bulun yüzölçümünün 779.452 kilometre kareye düşmesinin sebebini kimse sorgulamadı. Dünyanın gözdesi olan Musul, Kerkük, Şam, Halep, Filistin ve 12 adaların elimizden kayıp gitmesinin asıl sebeplerini yazmadı tarih kitapları. Lozan Antlaşmasını çocuklarımıza bir başarı gibi anlattılar. Oysa Boğazlarımızın hâkimiyetinin bizden çıktığını yeni nesiller yüz yıl sonra öğrendi.

Bütün bunları yapanlara göre Anadolu insanı tahsil sahibi olmamalı ve asla zenginleşmemeliydi. Bu hareketin bir ayağı da başörtüsünü engelleyerek Anadolu’nun muhafazakâr insanlarına eğitim hakkını kapatmaktı. Bu konuda medyadaki güçlerini sonuna kadar kullandılar. Bu ülkeyi düşmanlardan koruyacak olan orduya irtica adı altında İslam düşmanlığı yaptırdılar. İmam hatiplerin önünü kat sayı engeliyle kapattılar. Anadolu müteşebbisinin önünü “yeşil sermaye” bahanesiyle kapattılar…

Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımcılığını körükleyerek ülkenin bütün enerjisinin kendi içinde harcanmasını sağladılar... Anadolu insanına ikinci sınıf kendilerine ise ''Beyaz Türk'' dediler. Namaz kılan, oruç tutan, eşleri kapalı bu ülkenin çocukları olan binlerce subayı ordudan ihraç ettiler. En önemli askeri ihaleleri İsrail'e verdiler.

Gerek medya aracılığıyla, gerek okullardaki eğitimde hep bir Batı özentisi aşıladılar. Gençler kendi geçmişinden, atlarından, Çanakkale de savaşan sarıklı, cüppeli dedelerinden, çarşaflı Nene Hatunlardan utanır hale geldi.

Mason locaları hiç boş durmuyordu anlayacağınız…

Gelinen son kırk yılda artık millet uyanmaya başlamıştı. Şöyle ki; en inançsız insanlar dediğimiz ateistler bile inandığı ateizmi rahatça yaşamak ister. Bu bağlamda ülkemizin yüzde doksanından fazlasının Müslüman ve bunun da yarısının da muhafazakâr kesim olduğunu düşünürsek, doğal olarak bu insanlar inançlarını özgürce yaşamak ister.  Ama Cumhuriyetten beri oluşturulan genel görüş açısı itibariyle “insanlar dini vecibelerini yaşamamalı” imajı oluşturulup hatta zaman zaman da kanunla birçok şeylerin yasaklanması, insanların inançlarını gizli yaşamalarına sebep oldu.

Bu ülke ateiste, deiste tanıdığı hakkı, Çanakkale de ülkeyi canıyla kurtaran insanların çocuklarına, torunlarına tanımadı. Bu baskı ortamında nedense hiç göze batmayan, çünkü dış mihraklarca kurulan ve desteklenen, ılımlı görünen Gülen Cemaati devreye girdi.

Kimseler Gülen cemaatinin, İslam’ın içini boşaltmak için kurulduğunu fark edemedi ve çocuklarını inançlarını öğrenmeleri için onların okullarına, yurtlarına verdi. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduğumuzu 15 Temmuz’da anladık…

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=