Lütfen bekleyin..



Takva ile ilgili açıklamalar

23 Haziran 2015, 11:19 - Okunma: 2233

El-Hesib ve Takva ile ilgili açıklamalar

RAMAZAN MANİSİ:

İnananlar oruç tutar,

Gönüller hep bir atar,

Sevinir hep müminler,

Allah diyenler artar.

AYET:

“Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.” -İbrahim Suresi: 51- "Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır." -Nisa Suresi: 86-

HADİS:

‘Arap’ın Arap olmayana hiç bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arab’a hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir’

El-HESİB

İnsanları sorgulayan, hesaba çeken Allah Teala, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye muhtaç olmadan doğrudan doğruya ve apaçık bilir.

Takva Takva ile ilgili açıklamalar

TAKVA NEDİR?

Takva Nedir? İslamda Takva kavramı:

Takva; korunma, sakınma demektir Yüce yaratıcıya karşı sorumluluk duyarak, her türlü günahlardan kendini korumanın niyet ve gayreti içinde olmadır. Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için, O’nun himayesine girerek emirlerine sımsıkı sarılmak ve yasaklarından da sakınmaktır. Korunmak istenilen günahlar nelerdir? Bunların başında takvanın zıddı olan şirk yani Allah’a ortak koşma ile küfür, yani örtme manasına gelen Allah’ı inkar etme nankörlüğü ve imansızlık gelir.

Kur’an; nefsin kötü sıfatlarından zulüm, bozgunculuk, kibir, yalancılık, her türlü azgınlık, hainlik, israf vs ’den de korunulması gerektiğini belirtmektedir. Takvanın ilk şartı; insanın yaratıcısına karşı minnet ve şükran borcunu fark edip, kul olduğunu sezme bilincine ermesidir. Takva sahipleri, Allah’ın Resulunu örnek alarak ibadeti ve insanlara hizmeti “Muhammedi Şefkat” anlayışıyla yaparlar. Böyle bir gayret içinde olan müminler, nefsini kötü sıfatlardan arındırarak kazandığı ilahi ahlak ile kemale erer ve takva sahibi kul olma mutluluğuna erişirler. Kurtuluşa erenler onlardır, cennet onlar için hazırlanmıştır. Takva sahipleri, Kur’an’a göre Cenab-ı Hakkın sevdiği kullarının başında gelmektedirler.

“…Allah, takva sahiplerini sever” -Al’i İmran Suresi:76-

“Hiç kuşkusuz ki Allah, takva sahipleri ve ihsanda bulunanlarla beraberdir” -Nahl Suresi:128-

“…Muhakkak ki, Allah yolunda en değerli olanınız, takvaca en ileri olanınızdır…” -Hucurat Suresi:13-

Allah’ın dostluğuna ve sevgisine takva sahipleri erişmişlerdir. İmanın kuvvetlendirilmesi ve nefsin kötülüklerden arınması ile kemale erenler takva sahipleri, Allah’ın kendilerine ihsan ettiklerini, onlar da insanlara ihsan etmek suretiyle yansıtan yüce benliklerdir.

Kur’an’da Takva

“İşte o kitap Şüphesiz, takva sahiplerini hidayete erdiricidir. O takva sahipleri ki gaybe iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infak ederler. Onlar, sana gönderilene (Kur’an’a ) ve senden önceki Peygamberlere gönderilene de iman ederler ve ahirete de kesinlikle inanırlar. İşte böyle kimseler, Rabblerinden gelen bir hidayet üzerindedirler. Mutluluk ve kurtuluşa kavuşanlarda onlardır” -El Bakara Suresi: 2-5-

Cenab-ı Allah; hidayete erdirici olarak temel ve tek kaynak yalnız ve yalnız Kur’an’ı Kerim olduğunu vurgulamaktadır. Kur’an Arapça indiğine göre bu lisanı bilmeyenler hidayete nasıl ereceklerdir? Muteber Kur’an çevrilerini okumak, muhakkak ki en doğru yoldur böylece Kur’an’ı çok iyi anlamak ve üzerinde düşünerek ilahi yasaları öğrenmek, hidayete ermenin başlıca kaynağı olduğu vurgulanmaktadır.

Kur’an’da üç mertebede ifade buyrulmuştur:

“İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip)iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları sonra yine hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonrada hakkıyla sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde yaptıklarından dolayı günah yoktur (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır ) Allah iyi ve güzel yapanları sever” -Maide Suresi:93-

Görüldüğü gibi bu ayette iman ve salih amel iki kere, takva ise üç mertebe olarak zikredilmiştir.

İnsanın iman edip şirkten korunması mahiyetinde olan ilk mertebe kişinin kendi nefsi ve vicdanı arasında olan bir takvadır İkincisi, insanın kendisiyle diğer insanlar arasındaki hususlarla ilgili olan takvadır. Üçüncüsü de, insanın kendi ile Allah arasındaki takvası ve imanıdır Bu ayetle takvanın üçüncü derecesi, ihsan olarak zikredilmiştir “Hidayete ermiş olanlarında Allah, hidayetlerini arttırdı ve onlara takvalarını verdi” -Muhammed Suresi:17-

Kur’an’da Takvayı Över Mahiyette Çok Ayet Vardır

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık Muhakkak ki Allah’ın yanında en değerli ve en üstün olanınız takva bakımından en üstün olanınız(Allah’tan çok korkanınız)dır Şüphesiz Allah bilendir Her şeyden haberi olandır ” -Hucurat Suresi:13-

“…Kim takva sahibi olur(Allah’tan korkar)sa , Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir Kim Allah’a güvenirse O kendisine yeter Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir Allah her şey için bir ölçü koymuştur ” -Talak Suresi:2,3-

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (s a v)’in takva hakkında söylediği bazı hadisler:

“İnsanın cennete girmesine en çok sebep olan şey, onun Allah’a karşı duyduğu takvasıdır ” -Ahmed b Hanbel: 2; 392, 442-

“Allah’a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ederim ” -Ebu Davud, Sünen, 5; Tirmizi, İlim, 16; Ahmed b Hanbel: 325-

“Arabın Arap olmayana hiçbir üstünlüğü yoktur Üstünlük ancak takva iledir ” -Ahmed b Hanbel, 5, 411-

Hz.Ömer (r a ) de takva için şöyle buyurmuştur: “Müminin keremi, takvasıdır ” -Muvatta, Cihad, 35-

Takva; Yüce Allah’ın inanan kulları için işaret buyurduğu bir toplanma ve yardımlaşma noktasıdır Kuran’da : “…İyilik ve takvada yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” -Maide Suresi: 2- diyerek takvanın İslam’daki yerini göstermiştir.

Takva Yaşamı

Kur’an’ın emir ve yasaklarına uyanlar, Mutmaine Nefse ulaşarak cennete layık olurlar. Ancak Allah katında daha yücelmeyi dileyenler takvaya sarılmalı, onun özelliklerine göre yaşantılarına yön vermelidir. Cenab-ı Allah’ın dostluğuna ancak “takva sahibi” olmakla erişilebilir. Her Müslüman takvanın niteliklerini mutlaka bilmeli, bunları ceht ve gayretle uygulamalı, diğer bir deyişle takvanın yaşamını kendisine temel prensip edinmeli, eğer tam uygulayamıyorsa Allah’u Teala’nın rahmetine sığınmalıdır. “Gücünüz yettiği ölçüde takvada bulunun…” -Teğabun Suresi:16-

Takva’da On Temel İbadet

Cenab-ı Allah’ın halife olarak yarattığı insandan istediği en erdirici kulluk görevi, takva sıfatlarına sahip olmasıdır. Hz Peygamberimiz bu gerçeği “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanın” hadisiyle belirlemiştir. Olgunlaşma ve kemale erişim mutlak yolu, ilahi ahlaklanma olan takva yaşamından geçer. Allah’u Teala’nın dostluğuna bu özelliklere sahip olmakla erişilir. Takva yaşamı; nefsin kötü sıfatları olan yalancılık, şirk, kibir, alaycılık, cimrilik, kıskaçlık, öfke vs ’den tamamı ile kurtulmak için; 1) İnfak ve Sevgi, 2) Namaz, 3) Zekât, 4) Af edici ve Dileyici olma, 5) Sabır, 6) Oruç, 7)Muhsin olma, 8) Ahde Vefa, 9) Adalet ve Dürüstlük, 10) İlim gibi sıfatlara bürünmekle elde edilir.

Böylece kul; takva özelliklerine kavuşma oranında, nefsin kötü sıfatlarını da disipline ederek onlardan kurtulmaya başlar Kötü nicelikler, Cenab-ı Allah’ın istediği ilahi özelliklere bürünmeden nefsi asla terk etmez. Takva sıfatları kazanıldıkça, kötü sıfatlar kulu bir bir bırakmaya başlar, kemal mertebesinde de tam arınıp yücelerek kurtuluşa ve mutluluğa erişilir.

Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır. Böyle nimetlere erişmek için biz de onlardaki özellikler olan takva yaşamı ile hayatımızı tanzim etmeliyiz Ancak bu şekilde sonsuz mutluluk ve kurtuluşu elde edebiliriz “Gerçekten takva sahipleri, cennetlerde ve pınar başlarındadır ” -Zariyat Suresi:15-

“YÜCE RABBİM! BİZLERE DE İHSAN VE LÜTFUNLA TAKVA SAHİBİ KULLARININ MAKAMINI KISMET ET ” DOĞRU SÖZ

Abdulkadir Geylani hazretleri, küçük yaşlardan itibaren ilim öğrenmeye pek istekliydi. Çoğu kere ilim tedris edilen memleketlerin tarafına hüzünlü hüzünlü bakar, değişik düşüncelere dalardı.

Küçük olduğu için annesinden izin istese vermeyeceğini düşünerek bu sıkıntısını annesine açamıyordu. Annesi, onun bu sessiz ve düşünceli halini görmüş, sıkıntısını sormak için fırsat arıyordu.

Bir gün onu yine düşünceli bir halde görünce yanına gidip:

-Oğlum Abdulkadir! Uzun zamandır seni böyle düşünceli ve kederli görüyorum. Nedir sıkıntın, bana anlatmayacak mısın?

-Abdulkadir Geylani:

-Anneciğim bana izin ver de Bağdat’a gidip ilim öğreneyim. Salihleri, evliyaları ziyaret edeyim, onların feyzinden istifade edeyim dedi.

-Annesi:

-Ey benim gözümün nuru, gönlümün tacı evladım, Abdulkadir’im!…

-Senin ayrılığına dayanamam, sensiz ben ne yaparım? Fakat rahmetli baban da senin büyüyünce ilim tedris etmeni çok isterdi. Bir âlim olup insanlara hakkı anlatmanı çok arzulardı. Bu durumda sana yok diyemiyorum. Ayrılığın zor gelecek; ama ne yapayım, madem sende istiyorsun sana izin veriyorum. ALLAH’tan senin yokluğuna karşı bana da yanma gücü vermesini diliyorum.

Annesi ağlayarak babasından miras kalan seksen altını alıp kırkını kardeşine ayırdı, kırkını da bir keseye koydu ve keseyi de elbisenin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak şöyle dedi:

-Ey benim gözümün nuru, gönlümün tacı evladım, Abdulkadir! Hakk Teala’nın rızası için olmasaydı, katiyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık. Yolun açık olsun, seninle belki dünyada bir daha görüşmemek üzere ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatim şudur ki: Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme, doğruluktan asla ayrılma. Allah-u Teala her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir.

-Abdulkadir Geylani hazretleri, annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. O sırada Bağdat’a gitmeye hazırlana bir kervan vardı. Onlardan izin alıp kervana katıldı. Hemedan şehrini geçtikten sonra bir müddet yol aldılar.

-Arz-ı Tekrenk denilen mevkiye geldiklerinde kervanda bir bağıma-çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar kervandakilere birer birer sorup üzerlerinde her ne buldularsa alıyorlardı.

-Sıra Seyyid Abdulkadir Geylani’ye geldi. Eşkıyalardan biri küçük diye latife maksadıyla onu önüne çekip sordu:

-Söyle bakalım fakir çocuk, senin neyin var?

-Abdulkadir Geylani hazretleri eşkıyaya: Üzerimde yalnız kırk altınım var, dedi. Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harami soru sorup o da aynı cevabı alınca reislerine bildirdiler.

-Bu çocuk kırk altınım var diyor, dediler.

-Bu defa da reisleri sordu:

-Senin üzerinde ne var?

-Abdulkadir Geylani hazretleri reise:

-Hırkamda dikili kırk altınım var, dedi.

-Reisleri adamlarına dönerek dedi ki:

-Açın, bakın bakalım, diye emir verdi.

Adamları hazretin üstünü aradılar, içinde kırk altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler.

Eşkıya reisi hayretle sordu:

-Peki evlat! Sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Oysa isteseydin söylemez, biz de bulmaz, altınlarını kurtarırdın.

-Abdulkadir Geylani dedi ki:

-Ben evden çıkarken anneme yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim. Kırk altın için sözümü bozar mıyım?

-Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Bu olaydan çok etkilenip derinden sarsıldı. Abdulkadir Geylani’nin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü. Kendisinin bu yaşa kadar nice hıyanet ve zulümler işlediğini, bir gün Hakk’a yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup ellerini başına vurarak şöyle haykırdı:

-Eyvah! Biz de Allah-u Teala’ya söz vermiştik. Bunca zamandır Hak Teala’ya karşı şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hakk huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak?

-Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:

-Ey arkadaşlarım! Bana bakınız ve beni dinleyiniz. Ben bunca senedir Hakk Teala’ya karşı olan ahdimi bozdum. Sayısız günah ve zulüm işledim. Ona isyan ettim. İçimden gelen bir düşmanlıkla bütün günahlarımla tevbe ile Rabbimin yoluna dönüyorum. Bundan böyle inşallah Hakk Teâlâ’nın rızası ve hoşnutluğunun olmadığı hiçbir şey yapmayacağım.

Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:

-Efendimiz, reisimiz! Biz sizden ayrılamayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidayette de reisimiz ol!

Bunun üzerine kervan elinden ne almışsa sahibine geri verildi. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinin önünde tevbe etti.

Eski eşkıyalar, yeni müridler kervana Bağdat’a kadar korumalık yapıp başka eşkıya gruplarının saldırmasından da onları korudular. Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri Bağdat’ta çok önemli âlimlerin medreselerinde ilim eserleri, bilgileri tedris etmeye başladı.

Hazırlayan: Veysi Demir

Etiketler : ramazan, takva
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
YAŞAM Kategorisindeki Diğer Haberler
"Vakıflar Haftası" dolayısıyla bir mesaj yayınlayan Peygamber Sev..
Batman'da düğünlerini yapan, Oslun ve İrtem aileleri, Gazze'de yaşa..
Yeşilay Batman Şubesi tarafından düzenlenen etkinlikte, sağlıklı yaşama ve ..
HÜDA PAR Milletvekili Serkan Ramanlı, siyonist işgal rejimi tarafından Kudü..
Cuma Hutbelerinde “Dua: Rabbimize Sığınmanın Sözlü İfadesi” konusu işlendi...
Batman'da ortaokul ve lise hafız öğrencileri 'Genç Nida Hafızlık Ya..

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=