Lütfen bekleyin.. Lütfen bekleyin..
"Bir şeyi savunmanın güvenilir ölçüsü bunun açık seçik, kesin ve fanatikçe yapılmasıdır. Hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etme." J.GOEBBELS (Nazi Propaganda bakanı)
Terim anlamı, "yayılması gereken" anlamına gelen propagand- Latince kökünden gelmektedir. Propaganda çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan önceden planlanmış bir mesajlar bütünüdür. Propaganda tarafsız bilgi sağlama yerine, en temelde kendi kitlesini etkileyecek bilgiyi sunar. Bilginin benzer bir manipülasyonu reklamda da kullanılır ama buna genellikle propaganda demeyiz. Propaganda kelimesi reklamın aksine çok kuvvetli bir olumsuz anlam taşır.
Propaganda oluşturmak için bir çok teknik var. Mesela genel nüfusta korku yaratarak bir konuya destek sağlanabilir. Örneğin, Alman bakan Joseph Göbbels düşmanının "Almanya yok olmalı " sözlerini kullanarak düşmanların Alman halkını yok etmeyi amaçladığını iddia ederek halk desteğini sağlayabilmiştir. Bazen de yoğun, duygusal anlamda çekici sözler propaganda için malzeme olarak kullanılır. Vatan sevgisi, barış, özgürlük, onur gibi. Bu tür yaldızlı sözler kesin olmamakla birlikte herkes için başka bir manaya gelir. Buna rağmen anlamları muhataplar üzerinde hep olumlu olmuştur. Bir diğer teknik de sokakta her hangi bir insanla yapılan konuşma türüdür. Propagandacılar sokak dili ve davranışı kullanarak kendi görüşlerinin her hangi bir kişinin de görüşü olduğu izlenimini verirler.
Propaganda silahı belki de sıcak ve soğuk savaş dönemlerinde en etkili silah olmuştur. Alman propagandası Alman güçlerinin kabiliyetleri ve Alman askerlerinin sözde insaniyetlerine vurgu yapıyordu. Toplama kamplarında Yahudilerin toplu katliamları 1940'lı yıllara kadar hemen hemen hiç bilinmiyordu. ABD ve Sovyetler Birliği de soğuk savaş döneminde film, televizyon ve radyo programlarıyla kendi halklarını ve karşı tarafı etkilemeye çalışmışlardır.
1400 yıl öncesine gittiğimizde bu tarz propaganda araçlarını Mekke şirk toplumunun da kullandığını görüyoruz. Kime karşı? Elbette ki tüm çağlara mesaj olacak Kuran-ı Kerim'e karşı. Onlar da ilk vahiy geldiğinde onu muhatap almamışlar. Müntesipleri biraz çoğalınca bu sefer de " Bu din fakirlerindir, kölelerindir, Muhammed -SAV- delirmiştir." gibi alçaltıcı sözler ile kitleyi yönlendirmeye çalışmışlardır. Kuran'a öncekilerin masalı yakıştırması yapmalarına rağmen onun mesajlarının ne kadar da derin olduğunu, kişiyi nasıl da bam telinden yakaladığını biliyorlardı. Bu yüzden de Nahl Suresi 26. ayette olduğu gibi "İnkar edenler: Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz” dediler. Çünkü vahyin diriltici ikliminin etkisi her geçen gün çevresini yeşertiyordu. Mekkeli müşrikler vahye muhatap olan kalplere hükmedemeyeceklerini bildikleri için her türlü propaganda yöntemlerini kullanarak Kuran'ı bastırmaya çalışıyorlardı.
Günümüzde ise bu gürültü ekonomi, kazanma, harcama, kalkınma, seçim gibi yapay gündemler oluşturularak çıkartılıyor. Bu suni gündemler müslümanların Kur’an’la meşgul olmalarını engelliyor. Bu tür saldırılara rağmen yılmayan Müslüman halkı bu sefer de dinin sosyal hayattan çıkarılmasıyla sindirmeye çalışıyorlar. Yasaklar üstüne yasaklar çıkardılar. lakin Rabbimizin nuru üflenerek söndürülecek gibi değil ki.
Görüldüğü üzere propaganda etkili bir araç ve her devirde kendisini yenileyerek gelmeyi başarmıştır. Her dönem bu makine ile liderler kendi kamuoyu imalatını başarabilmişlerdir. Müslümanların da bu tür hile ve etkin araçlara karşı daim teyakkuzda olup çağa dair anlamlı işlere imza atmaları gerekiyor.
