“28 Şubat ve FETÖ Mağdurları Aileleri İnisiyatifi” adıyla bir araya gelen aileler ve çocukları, Batman M Tipi Kapalı Cezaevi Kurumunda Yusufileri ziyaret etmelerinin ardından İLKHA mikrofonlarına konuştu.
Yusufi mahkumların çocukları, FETÖ'nün çeşitli kumpasları sonucu cezaevine konulan babaları için af istemediklerini, adil bir yargılanma talep etkilerini belirterek, babalarına ceza veren hakim ve savcıların FETÖ'den dolayı tutuklandığını ifade ettiler.
15 yıldır cezaevinde olan M. Beşir Acar’ın annesi Rabia Acar, çocuğunun derdinden hasta olduğunu belirterek, “15 yıldır çocuğum cezaevindedir. Ben hastayım, onun yanına her zaman gidemiyorum. Çocuğumu boş yere, suçsuz ve sebepsiz yere cezaevine koydular. Çocuklarımızı serbest bırakmalarını istiyoruz. Bizler adalet istiyoruz. Çocuklarımızın derdinden ölecek duruma geldik, yeter artık.” dedi.
“Oğlumun kederinden felç oldum, kör ve sağır oldum”
FETÖ’nün kumpası sonucu 15 yıldır cezaevinde tutulan Galip Özer’in yaşlı annesi Revşe Özer, “Allah ne güzel bir vekildir. Suçsuz ve sebepsiz oğlumu 15 yıldır cezaevinde tutuyorlar. Oğlumun kederinden felç oldum, kör ve sağır oldum. Oğluma zorla imza attırarak, onu suçlu ilan edip ceza verdiler. Oğlumun ne suçu var? Onları bir daha mahkemeye çıkarsınlar, kimin suçlu olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Bütün suç FETÖ’nündür.” diye konuştu.
“Her bayram hasret ve gözyaşları içerisindeyiz”
FETÖ’nün polis ve yargı ayağı tarafından kendisine kurulan kumpaslar sonucu yaklaşık 20 yıla mahkûm edilen Şerif Çelik’in kaynanası Gülistan Çelik de şunları söyledi: “Damadım 20 yıldır cezaevindedir. Bizler adalet istiyoruz. Damadımın cezaevinden çıkmasını istiyorum. Her ne kadar bayram geldiği vakit bizler hasret ve gözyaşları içerisindeyiz. Bizler onun artık eşi ve çocuğuna kavuşmasını istiyoruz.”
“Bir karıncayı dahi incitmezdi”
Bir diğer tutuklu Dr. Zekeriyya Ezer’in amcasının oğlu Sami Ezer, yaptığı konuşmada, “17 yıldır her bayramda gözlerimiz onu arıyor. Askeriyeyi, Cumhurbaşkanını bile zor durumda bırakan bir yapı olan FETÖ, bu masum insanlara neler yapmadılar ki. Cumhurbaşkanına sesleniyorum, bu insanları serbest bırakın, bunların hiçbir suçu yok. Amcamın oğlu bir karıncayı dahi incitmezdi. 17 yıldır boş yere cezaevindedir.” ifadelerini kullandı.
"Bizler kimseden af, lütuf istemiyoruz"
Babaları ve dedeleri cezaevinde olan mahkûmların çocukları ve torunları ise duygularını şöyle ifade etti: “Babamız İslami hizmetlerinden dolayı FETÖ’nün kumpaslarıyla yıllardır cezaevindedirler. Babalarımız zindanda olabilir ama onlar zindanı medreseye çevirmişlerdir. Bizler kimseden af, lütuf istemiyoruz, sadece adalet istiyoruz. Herkese sesleniyoruz, bu zulme sessiz kalmayın. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Suçlular af diler, biz af dilemiyoruz. Bizim babalarımız mazlumdur. Babalarımıza ceza veren FETÖ hakim ve savcıları cezaevindedirler. Bizler artık bu bayram babalarımızın yanımızda olmasını istiyoruz. Yeniden yargılama istiyoruz. Bizler daha küçücükken bizden çaldılar. Babalarımıza yıllarca süren bir ceza verdiklerinde bizleri de babasızlığa mahkûm ettiler. Bizler babamızı tanıyamadık. Bizler cezaevlerini babalarımızın evi olarak bildik.”
“Yusufiler de babam gibi FETÖ mağdurlarıdırlar”
Batman’da 18 yıl önce paralel yapı polisleri tarafından kaçırılarak katledildiği ortaya çıkan Cevzet Soysal’ın oğlu Mücahit Soysal, kendilerinin de paralel yapı mağdurları oldukları için Yusufilerin ailelerine destek verdiklerini belirtti.
Paralel yapı polislerinin babasını çeşitli işkencelerin ardından vahşice katlettiğini vurgulayan Soysal, “Onun için bizler devlet yetkililerine sesleniyoruz; bu Yusufi ağabeylerimiz de babam gibi aynı şekilde FETÖ mağdurlarıdırlar. Güneydoğu’da yaşayan bu Yusufi ağabeyimiz yıllarca işkenceler altında kaldıktan sonra yıllar boyunca cezaevinde yatmaktadırlar. Devlet yetkilileri paralelin yaptığı kumpaslar dahilinde 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıktı. FETÖ’ye bağlı savcılar, hakimler, polisler, askerler cezaevlerine atıldı. Bu savcı ve hakimlerin Yusufilere yönelik aldığı kararların ne kadar yanlış olduğunu ortaya koyuyor.” dedi. (M. Fatih Akgül-İLKHA)