Lütfen bekleyin..


Fatih Oruç

Batının Köle Ticareti

07 Şubat 2017, 22:52 - Okunma: 3110

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

Dünyada çeşitli yön ve boyutlarıyla devam eden insanlığın en onursuz hareketi!

Önce Eski Yunan'da kölelik çok ciddi manada artmaya başladı. Köle sayısı çok artan Roma İmparatorluğunda, kölelerin bazıları madenlerde ve taş ocaklarında çalıştırılırken, bazıları da halkı eğlendirmek amacıyla vahşi hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştürülürdü.

 

Toplumların genişlemesi, medeniyetin ilerlemesi köleliği ortadan kaldırmadı, şeklini değiştirdi.

 Yeni ülkelerin keşfi ve sömürgeleşmeyle birlikte ırksal, göçe dayalı ve acımasız bir kölelik olgusu doğdu. Buna da “Atlantik Köle Ticareti” denildi.

15. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde Afrika halklarının

köleleştirilmesi sistematik olarak uygulandı.

Transatlantik köle ticareti, Avrupalıların Amerikan kolonilerinde ve daha sonra Amerika eyaletlerinde işgücü ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Amerika’da Avrupa kolonilerinde ki tarım çiftliklerinde çalıştırılan Kızılderililerin savaş ve salgın hastalık yüzünden telef olması üzerine, işgücü olarak ucuz Afrikalı köle talep edilmeye başlandı.

 

Atlantik köle ticareti, Portekizliler tarafından başlatıldı. Daha sonra İspanya, Fransa, İngiltere, İskoçya, Almanya, Danimarka ve Hollanda tarafından devam ettirildi.

 

Sömürgeci Avrupa devletleri ihtiyaçları olan köleleri iki yolla temin ettiler. Bunlardan birincisi

Batı ve Orta Afrika’daki kabile reisleri ve hükümdarlarıyla yaptıkları anlaşmalardı. Anlaşmaya göre hükümdarlar köle temin edecekler, karşılığında ise Avrupa ülkelerinden manifatura ürünleri, silah ve barut alacaklardı. İkinci yol ise esir tüccarları tarafından yağmalama yoluyla Afrikalı yerlilerin köleleştirilmesi ve satılmasıydı.

 

Zamanla denizcilikte güçlenen İngiltere köle ticaretinde birinci sıraya yükseldi. İngiltere’nin Bristol ve Liverpool limanları köle ticaret gemilerinin çıkış merkezi haline geldi. 17.yüzyılda Liverpool’dan yola çıkan her dört gemiden biri köle ticaret gemisiydi. Köle taciri gemilerinin yükleri 150 ile 600 kişi arasında değişiyordu. 21 ile 90 gün arasında değişen sürede Amerika’ya ulaşılıyordu.

 

Kölelerin taşındığı gemilerin koşulları insanı dehşete düşürecek kadar kötüydü. Toplanan köleler,satın alınan şirket tarafından göğüslerine bu şirketin damgası kızgın bir demirle dağlanırdı.

Karınları doyurulduktan sonra ayak bileklerinden ikişer ikişer zincirlenmiş şekilde gemilere götürülürlerdi.

 

Köleleri, teknelerin nemli ambarlarına çırılçıplak soyulmuş, zincirlenmiş ve sıkıştırılmış bir vaziyette istifliyorlardı.Avrupalı tacirler bu uygulamayı çıplaklığın seyahat sırasında temizliği ve sağlığı sağlamak amacıyla yaptıklarını söylüyorlardı.

 

Erkek köleler isyan korkusuyla, ya birbirlerine ya da güverteye zincirleniyordu. Havasızlıktan, boğulma ve salgın hastalıklar yüzünden ölüm oranı çok yüksekti. Bu oran çoğu zaman %50′yi buluyordu. Salgınlarla baş edebilmek için hastalar öldürülüp denize atılıyordu. Köle taşıyan korsan gemileri, sık sık İngiliz gemilerinin saldırısına uğruyor, İngilizler el koydukları yükleri ve zenci köleleri Amerika’da

Virginia ya da Antiller ’de satıyorlardı.

16. yüzyılla 19. yüzyılın ortalarına kadar toplam 15 milyon zenci köleleştirilerek Amerika Kıtası’na götürülmüştü. Kölelerin can kayıpları da düşünüldüğünde Afrika’dan koparılan ve gemilere yüklenen Zenci sayısı 25 milyonu buluyordu. Bu rakam o tarihteki dünya nüfusu göz önüne alındığında dehşet verici bir rakamdır. 

 

Afrika’dan Amerika’ya gerçekleştirilen köle ticareti üç noktayı birleştiren bir ticaret ağı şeklindeydi. Bunun birinci ayağı Avrupa’dan ticari malların Afrika’ya ihracatıydı. Afrika hükümdarları ve tüccarları yaklaşık 400 yıl boyunca bu ticaretin bir ayağını oluşturdular. Köle karşılığında Avrupalılardan manifatura,barut,silah aldılar.

Ticaretin ikinci ayağı ise kölelerin Amerika kıtasındaki pamuk,şeker,tütüntarlalarında çalıştırılmasıydı. Üçüncü ve son ayağı ise üretilen bu malların Avrupa’ya nakledilmesiydi.  Böylece Avrupa ülkeleri ihtiyacı olan ürünlere düşük fiyatlar ile sahip olma  imkânına sahip oluyorlardı.   

İslamofobiden gözü kararan Batı, kendi zulümlerini ve katliamlarını görmüyor. Başkalarına da medeniyet dersi vermekten geri durmuyor.

Fakat hayal ettikleri ve kurmak istedikleri “Yeni Dünya Düzeni” ne İslâm’dan başka alternatif yok. 

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
375 gün önce
378 gün önce
824 gün önce
864 gün önce
991 gün önce
1066 gün önce
1215 gün önce
1302 gün önce
1343 gün önce
1432 gün önce
1520 gün önce
1566 gün önce
1789 gün önce
1887 gün önce
2280 gün önce
2393 gün önce
2636 gün önce
2700 gün önce
2728 gün önce
2748 gün önce
2762 gün önce
2791 gün önce
2804 gün önce
2847 gün önce
2854 gün önce
2895 gün önce
2923 gün önce
2938 gün önce
2986 gün önce
3302 gün önce
3344 gün önce
3351 gün önce

RSS
© 2025 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=