Lütfen bekleyin..


Fatih Oruç

Geçmişten Günümüze Şirk İnancı

04 Şubat 2017, 16:02 - Okunma: 2760

Müşrikler, Allah’ın varlığına, yeri ve gökleri O’nun yarattığına inanırlar. Fakat Allah’ın koyduğu kanunlarla/şeriatla yönetilmeyi istemezler. Bu, açıkça şirktir.
Bunu kabul eden de (Allah’a ortak koşan da) müşrik olur.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu, açıkça ifade edilmektedir:

“(Resûlüm! Onlara) de ki: “Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Kulak ve gözler(i yaratmay)a kimin gücü yeter? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim (belirli bir) düzen içinde yönetiyor?” Duraksamadan hemen: “Allah” diyecekler. O halde hâlâ (emrine âsî olmaktan) sakınmaz mısınız?” (Yunus, 10/31)

“Andolsun ki, eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi va ayı kim buyruğu altına aldı? “ diye sorarsanız; mutlaka: “Allah” derler. O halde nasıl (olup da Allah’a bağlanmaktan)çevriliyorlar.” (Ankebut, 29/61)

“Andolsun ki onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: “Allah” derler. Öyleyken nasıl oluyor da (Allah’a teslimiyetten) vazgeçiyorlar?” (Zuhruf, 43/87)

Demokratlara da sorsan (ateistler hariç), aynen yukarıdaki âyetlerdeki gibi cevap verirler. Allah’ın, gökten su indirip rızık verdiğini, gökleri ve yerleri yarattığını, tabiat olaylarını idare ettiğini söylerler. Yaratmanın ve ölümün Allah (c.c.) tarafından yapıldığına inanırlar. Ama Allah’ın şeriatıyla yönetilmeyi asla istemezler. Bütün bunlar, tarih boyunca müşrik toplumların ortak özellikleridir.

Mekkeli müşrikler de bu ortak özellikleri taşıyorlardı. Allah’ın bir tane olduğuna, yağmuru yağdırıp rızık verdiğine, dirilten ve öldürenin O olduğuna iman ediyorlardı. Kendi kurallarına göre, hac ibadetlerini yaparlar, namaz kılar, kurban keser, oruç tutar, fakirlere yardım ederlerdi. Fakat bunların, bu imanları ve amelleri onları kurtarmıyordu. Çünkü Allah’a inanıyor ama onun yanında bazı ilâhlar ediniyorlardı. Allah’ın sıfatlarından bir veya birkaçını putlarına veriyorlardı. Böylece onlara bir kudsiyet vermiş oluyorlardı.
Demokrasilerde olduğu gibi, yaşam kurallarının/kanunlarının tespitini devlet reislerine ve önderlerine bırakıyorlardı. Sosyal, hukukî, ekonomik, ahlakî ve hüküm koymada v.s. kısmen veya tamamen Allah’ı kabul etmiyorlardı.
Allah’ın, bazı işlerini, yardımcılarına, aracılarına ve şefaatçilerine devrettiklerine inanıyorlardı. Bütün bunlara rağmen, Müslüman olduklarını iddia eden bir kısım demokratlar gibi müşrik olduklarını kabul etmiyorlardı.
“Sonra, (Onlar): «Rabbimiz Allah’a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik» demekten başka bir özür bulamayacaklar.” (En’âm, 6/23)
O gün geldiğinde, yaptıklarına bir mazeret bulamayacak, Allah’ında şirki asla affetmeyeceğini anlayınca, dünyada yaptıklarını unutup, “Vallahi biz müşrik değildik” diyeceklerdir.
Müslüman olduğunu söyleyen bir kısım demokratlar da, demokratik yönetimlerde, ibadet için daha özgür olduklarını, bu yüzden bu sistemi savunduklarını söylerler. Fakat İslâm’ın hedefi, mevcut özgürlükleri bir parça daha arttırmak ve baskıları biraz daha gevşetmek değildir. Allah’ın yarattığı dünyada, Allah’ın istediği gibi bir yaşam tarzını, şeriatını kısmen değil, bütünüyle ve tamamen hâkim kılmak ve uygulamaktır.
Görüldüğü gibi, farklı milletlerde, farklı toplumlarda, farklı cemaatlerde, farklı tarikatlarda, Allah’a yaklaşmak niyetiyle, kimi putları, kimi ölüleri, kimi rejimleri (demokrasiyiv.s), kimi şeyhlerini, kimi önderlerini dualarında, ibadetlerinde, ve yaşam tarzlarında, Allah’la arasında aracılar koyup, Allah’a ortak koşuyorlar.
Kur’ân-ı Kerîm’de bunlar hakkında buyruluyor ki:
“O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah’a ortak koşanlara: « Hani nerede o Allah’a ortak saydığınız ortaklarınız?» diyeceğiz.” (En’âm, 6/22)
İslâm’da, Allah (c.c.) ile insanlar arasında aracılık yapacak varlıklar kabul edilmemektedir. Yüce Rabbimiz kullarından, doğrudan doğruya aracısız olarak temas kurmayı buyurmaktadır.
“Ve andolsun ki, Biz insanı yarattık ve ona nefsinin ne vesvese verdiğini de biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)
Âyetten anlaşıldığı gibi, insanı yaratan Allah (c.c.), onların en gizli ve saklı durumlarını dahi bilir. Onlara, can damarından daha yakındır. İnsanların da, Allah’a yakınlık için bir aracı veya bir vasıtaya ihtiyaç duyması, İlâhî adâlete ters düşmektedir.
Sonuçta, şirk inancında geçmişten günümüze değişen yeni bir şey yok.

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
243 gün önce
283 gün önce
410 gün önce
485 gün önce
763 gün önce
851 gün önce
940 gün önce
986 gün önce
1209 gün önce
1306 gün önce
1699 gün önce
1813 gün önce
2055 gün önce
2119 gün önce
2147 gün önce
2168 gün önce
2182 gün önce
2210 gün önce
2224 gün önce
2266 gün önce
2273 gün önce
2314 gün önce
2342 gün önce
2357 gün önce
2405 gün önce
2722 gün önce
2763 gün önce
2771 gün önce

RSS
© 2023 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=