Lütfen bekleyin..


Mehmet Ziya Gümüş

Halepçe’yi yazmak ya da yazamamak

17 Mart 2021, 09:37 - Okunma: 1565

Bir Halepçe katliamının yıldönümünde bir Halepçe yazısı yazmaya niyet ettim. Halepçe ile ilgili neler yazabileceğimi kafamda tasarlamaya çalıştım. Baktım ki,  iki cümleyi bir araya getiremiyorum.

Demek ki, Halepçe’yi yazmak kolay değilmiş. Ya Halepçe’yi yaşayanlar…

Kurmaya çalıştığım her cümle, edebiyatın çıkmaz sokağına doğru yol alıyor, çıkış yapamıyordu…

Halepçe’yi yazmaya niyetlendiğim yazı için bilgisayarın başına geçerken beynin de patinaj yaptığını öğrendim…

Halepçe ile ilgili bazı müzikleri mp4 formatında izledim. İnsan resmen kilitleniyor. Artık susuyor ve öylece bakakalıyor… Babalarının kollarında yerde yatan bebeler, zehirli gazlarla boğulan çocuklar, kadınlar, yaşlılar…

Yavaş yavaş nefessiz kalıyor, nefes alamıyor ve bedeniniz de yavaş yavaş yanarken sağa sola kaçışarak, yığılarak ölüyorsunuz.

Manzara dehşetten de öte…

O günün görüntülerine bakıp kilitlenmemek mümkün değil.

O sembol fotoğrafları her gördüğünüzde daha yeni görmüş gibi etkileniyorsunuz…

Duygu tellerimin iyice inceldiğini ve kopma noktasına geldiğini hissettim. Zehirlenerek öldürülmüş insanlardan, yanmış cesetlerden, sahipsiz bir milletten bahsediyoruz. Kimisi çocuğuna sarılmış, kimi çocuklar birbirlerine sarılmış…

Yorumlamak için videoyu ikinci kez izleyemiyorsunuz, “Bu kadarı yeter” demek ihtiyacı hissediyorsunuz…

 Zehirlenerek öldürülmüş bir köpeğe bile yoğunlaşmış duygularla bakıyoruz. Ya zehirlenerek öldürülmüş binlerce insana…

Yeni bir yol deneyeyim, belki yazmak için bir yol bulurum, dedim. Halepçe ile ilgili ağıtları peş peşe dizip dinlemeye karar verdim. Bir ağıt 30 yıl boyunca tazeliğini bu kadar mı korurdu. Bana yol belirleyecek düşüncesiyle dinlediğim müzikleri öylece dinlediğimi fark ettim. Öğrendim ki bu ağıtlar, ameliyatlarda anestezi olarak kullanılıyormuş. Bundan olacak ki bizi bizden alıyordu bu ağıtlar.

Bunları dinlerken çocukluğuma gittim. O zaman bu katliamdan kaçabilenler sınırın bu tarafına gelmişlerdi.  O zaman biz onlara peşmerge diyorduk. Acaba birileri bilerek mi bizim zihnimize onların peşmerge olduğunu kazıdı. Oysaki onlar peşmergelikten önce Kürt idiler. Bizden idiler. Kardeşimizdiler. Aramıza sınır konularak birbirimizden koparılmış, bizim birer parçamız idiler. Ama biz onlara peşmerge diyerek farklı baktık. Gerekli bütünleşmeyi sağlayamadık…

Halepçe Kürt ve insanlık tarihinin en büyük katliamlarından birisidir. Zehirli gazla insan boğmanın belki ilk ve en büyüğüydü. Bu da biz mazlum Kürt halkının payına düşmüştü.

Bu katliamı hiç kimse yazıya dökemez. Ben de yazmaktan aciz kaldım. Halepçe anlatılmak ve anlaşılmak isteniyorsa herkes sussun o gün çekilen fotoğraflar konuşsun. Bazen bir fotoğrafa bakar ve: “Bu fotoğraf çok şey anlatıyor” diyoruz ya. İşte o fotoğraflar çok şey anlatıyor.

Zamanın durduğu bazı zamanlar vardır. İşte o zaman, zaman durmuştu. Dünya ise 5 bin Kürd’ün zehirlenerek öldürülmesine, bir o kadarının yaralanmasına, gazların etkisiyle yaklaşık 70 bin kişinin sakat kalmasına susmuştu.

Yıllardır o fotografçının bu fotoğrafları nasıl çekebildiğine hâlâ şaşıyorum. Nasıl bir yürek bu? Nasıl dayanabildi? Yoksa Allah onun bu fotoğrafları çekebilmesi ve sonraki nesillere ulaştırabilmesi için güç-kuvvet mi verdi?

Kimse Halepçe’yi yazıya kâğıda dökemez. Halepçe’yi yazamaz. Halepçe Kürtlerin ve duyarlı her insanın hafızasında kayıtlı ve gelen nesillerin hafıza kartlarına taze acısıyla aktarılmaktadır.

Biz Halepçe’yi yazmaya çalıştık. Halepçe’yi incelemeye çalışırken, 180 bin Kürd’ün öldürüldüğü, binlerce kadının dul kaldığı Enfal Soykırımını da unutmuyoruz.

Bir anda kendinizi Kürtlerin soyunu kurutmaya çalışan katliamların içinde bulursunuz. İyisi mi siz yakın tarihte Kürtlerin kanlarının ne kadar ucuz olduğunu daha iyi görmek için Kürtlere atılan tırpanları inceleyin. Biz Kürtlerin sadece Halepçe’yi yaşamadığımızı göreceksiniz. Roboskî’yi de yaşamışız. Susa’yı da Xirabêripin’i de yaşamışız. Kimyasal gazlarla boğulmuşuz, otomatik silahlarla taranmışız, üzerimize uçaklardan bombalar da yağdırılmış, paramparça edilmişiz. Mayınlarla havaya uçurulmuş, her bir parçamız bir yana dağıtılmıştır.

Halepçe katliamının, 5 bin Kürd’ün zehirli gazlarla imha edilmesinin yıldönümünde Youtube üzerinden yayına başlayan DRK (Deng û Rengên Kurda) TV’ye yayın hayatında başarılar diliyorum.

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
10 gün önce
179 gün önce
248 gün önce
283 gün önce
318 gün önce
339 gün önce
472 gün önce
479 gün önce
542 gün önce
549 gün önce
592 gün önce
634 gün önce
639 gün önce
735 gün önce
769 gün önce
813 gün önce
912 gün önce
925 gün önce
931 gün önce
1002 gün önce
1044 gün önce
1051 gün önce
1113 gün önce
1212 gün önce
1240 gün önce
1260 gün önce
1275 gün önce
1289 gün önce
1324 gün önce
1344 gün önce
1415 gün önce
1420 gün önce
1430 gün önce
1450 gün önce
1460 gün önce
1466 gün önce
1471 gün önce
1478 gün önce
1527 gün önce
1541 gün önce
1548 gün önce
1562 gün önce
1597 gün önce
1604 gün önce

RSS
© 2025 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=