Lütfen bekleyin..


Mehmet Ziya Gümüş

Halepçe’yi yazmak ya da yazamamak

17 Mart 2021, 09:37 - Okunma: 1654

Bir Halepçe katliamının yıldönümünde bir Halepçe yazısı yazmaya niyet ettim. Halepçe ile ilgili neler yazabileceğimi kafamda tasarlamaya çalıştım. Baktım ki,  iki cümleyi bir araya getiremiyorum.

Demek ki, Halepçe’yi yazmak kolay değilmiş. Ya Halepçe’yi yaşayanlar…

Kurmaya çalıştığım her cümle, edebiyatın çıkmaz sokağına doğru yol alıyor, çıkış yapamıyordu…

Halepçe’yi yazmaya niyetlendiğim yazı için bilgisayarın başına geçerken beynin de patinaj yaptığını öğrendim…

Halepçe ile ilgili bazı müzikleri mp4 formatında izledim. İnsan resmen kilitleniyor. Artık susuyor ve öylece bakakalıyor… Babalarının kollarında yerde yatan bebeler, zehirli gazlarla boğulan çocuklar, kadınlar, yaşlılar…

Yavaş yavaş nefessiz kalıyor, nefes alamıyor ve bedeniniz de yavaş yavaş yanarken sağa sola kaçışarak, yığılarak ölüyorsunuz.

Manzara dehşetten de öte…

O günün görüntülerine bakıp kilitlenmemek mümkün değil.

O sembol fotoğrafları her gördüğünüzde daha yeni görmüş gibi etkileniyorsunuz…

Duygu tellerimin iyice inceldiğini ve kopma noktasına geldiğini hissettim. Zehirlenerek öldürülmüş insanlardan, yanmış cesetlerden, sahipsiz bir milletten bahsediyoruz. Kimisi çocuğuna sarılmış, kimi çocuklar birbirlerine sarılmış…

Yorumlamak için videoyu ikinci kez izleyemiyorsunuz, “Bu kadarı yeter” demek ihtiyacı hissediyorsunuz…

 Zehirlenerek öldürülmüş bir köpeğe bile yoğunlaşmış duygularla bakıyoruz. Ya zehirlenerek öldürülmüş binlerce insana…

Yeni bir yol deneyeyim, belki yazmak için bir yol bulurum, dedim. Halepçe ile ilgili ağıtları peş peşe dizip dinlemeye karar verdim. Bir ağıt 30 yıl boyunca tazeliğini bu kadar mı korurdu. Bana yol belirleyecek düşüncesiyle dinlediğim müzikleri öylece dinlediğimi fark ettim. Öğrendim ki bu ağıtlar, ameliyatlarda anestezi olarak kullanılıyormuş. Bundan olacak ki bizi bizden alıyordu bu ağıtlar.

Bunları dinlerken çocukluğuma gittim. O zaman bu katliamdan kaçabilenler sınırın bu tarafına gelmişlerdi.  O zaman biz onlara peşmerge diyorduk. Acaba birileri bilerek mi bizim zihnimize onların peşmerge olduğunu kazıdı. Oysaki onlar peşmergelikten önce Kürt idiler. Bizden idiler. Kardeşimizdiler. Aramıza sınır konularak birbirimizden koparılmış, bizim birer parçamız idiler. Ama biz onlara peşmerge diyerek farklı baktık. Gerekli bütünleşmeyi sağlayamadık…

Halepçe Kürt ve insanlık tarihinin en büyük katliamlarından birisidir. Zehirli gazla insan boğmanın belki ilk ve en büyüğüydü. Bu da biz mazlum Kürt halkının payına düşmüştü.

Bu katliamı hiç kimse yazıya dökemez. Ben de yazmaktan aciz kaldım. Halepçe anlatılmak ve anlaşılmak isteniyorsa herkes sussun o gün çekilen fotoğraflar konuşsun. Bazen bir fotoğrafa bakar ve: “Bu fotoğraf çok şey anlatıyor” diyoruz ya. İşte o fotoğraflar çok şey anlatıyor.

Zamanın durduğu bazı zamanlar vardır. İşte o zaman, zaman durmuştu. Dünya ise 5 bin Kürd’ün zehirlenerek öldürülmesine, bir o kadarının yaralanmasına, gazların etkisiyle yaklaşık 70 bin kişinin sakat kalmasına susmuştu.

Yıllardır o fotografçının bu fotoğrafları nasıl çekebildiğine hâlâ şaşıyorum. Nasıl bir yürek bu? Nasıl dayanabildi? Yoksa Allah onun bu fotoğrafları çekebilmesi ve sonraki nesillere ulaştırabilmesi için güç-kuvvet mi verdi?

Kimse Halepçe’yi yazıya kâğıda dökemez. Halepçe’yi yazamaz. Halepçe Kürtlerin ve duyarlı her insanın hafızasında kayıtlı ve gelen nesillerin hafıza kartlarına taze acısıyla aktarılmaktadır.

Biz Halepçe’yi yazmaya çalıştık. Halepçe’yi incelemeye çalışırken, 180 bin Kürd’ün öldürüldüğü, binlerce kadının dul kaldığı Enfal Soykırımını da unutmuyoruz.

Bir anda kendinizi Kürtlerin soyunu kurutmaya çalışan katliamların içinde bulursunuz. İyisi mi siz yakın tarihte Kürtlerin kanlarının ne kadar ucuz olduğunu daha iyi görmek için Kürtlere atılan tırpanları inceleyin. Biz Kürtlerin sadece Halepçe’yi yaşamadığımızı göreceksiniz. Roboskî’yi de yaşamışız. Susa’yı da Xirabêripin’i de yaşamışız. Kimyasal gazlarla boğulmuşuz, otomatik silahlarla taranmışız, üzerimize uçaklardan bombalar da yağdırılmış, paramparça edilmişiz. Mayınlarla havaya uçurulmuş, her bir parçamız bir yana dağıtılmıştır.

Halepçe katliamının, 5 bin Kürd’ün zehirli gazlarla imha edilmesinin yıldönümünde Youtube üzerinden yayına başlayan DRK (Deng û Rengên Kurda) TV’ye yayın hayatında başarılar diliyorum.

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
182 gün önce
203 gün önce
372 gün önce
442 gün önce
477 gün önce
512 gün önce
533 gün önce
666 gün önce
673 gün önce
736 gün önce
743 gün önce
785 gün önce
828 gün önce
832 gün önce
929 gün önce
963 gün önce
1006 gün önce
1105 gün önce
1119 gün önce
1125 gün önce
1166 gün önce
1195 gün önce
1238 gün önce
1245 gün önce
1307 gün önce
1406 gün önce
1434 gün önce
1454 gün önce
1469 gün önce
1483 gün önce
1517 gün önce
1538 gün önce
1609 gün önce
1614 gün önce
1624 gün önce
1644 gün önce
1653 gün önce
1660 gün önce
1665 gün önce
1672 gün önce
1721 gün önce
1735 gün önce
1741 gün önce
1755 gün önce
1791 gün önce
1798 gün önce

RSS
© 2025 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=