Geçen gün Batman’da Gazze’ye destek amacıyla yine bir gösteri düzenlendi. Sunucu şöyle bir şey söyledi: “Biz bugüne kadar sivil toplum kuruluşları olarak birçok kez bir araya geldik. Dünyanın gözü önünde Gazze’de yapılan soykırıma dikkat çekmek amacıyla eylemler yaptık, gösteriler düzenledik, basın açıklamaları yaptık. Hükümete çağrılarda bulunduk. Bunun hiçbir faydasının olmadığını gördük. Bugün hiçbir açıklama yapmayacağız, sessizce 10 dakika oturacağız” dedi. Haklıydı. Sözün bittiği yerde sessizlik hâkim olacaktı.
Sunucu kendi açısından sözün bittiği yerde olduklarını resmen ilan etmiş oldu. Türkiye’de ve dünyada yıllardır Gazze için çeşitli gösteriler, yürüyüşler, protestolar yapılıyor. Kimi zaman yüz binlerce insan meydanlarda toplandı, kimi zaman yürüyüşler yapıldı, en sert sloganlar atıldı. Neredeyse bu alanda yapılabilecek her şey yapıldı. Sumud Filosu belki de bu işin son halkası olacak.
Sumud Filosu ile abluka kırılmaya, soykırım durdurulmaya çalışılıyor. 44 ülkeden 60 gemide 500’den fazla vicdan sahibi Gazze’ye doğru denize açılıyor. Bu filoda büyük bir samimiyet ve fedakârlık var. Bu filoda bulunan HÜDA PAR Milletvekili Faruk Dinç’in de ifade ettiği gibi yola çıkanlar bir daha dönmemenin de hesabını yapan kişiler. Çünkü onları bekleyen küresel hiçbir kuralı tanımayan bir katil sürüsü var.
Eğer bu filodan da bir sonuç çıkmazsa Batman’daki sunucunun işaret ettiği gibi yeni bir aşamaya geçmiş olacağız. Bu tür eylemlerin de bittiği noktada olduğumuzu resmen ilan edeceğiz.
Birçok kişi ümitvar olmasına rağmen bu harekattan da bir sonuç alınabileceğini düşünmüyorum. Böyle bir eylemin de bu katilleri durdurabileceği kanaatinde değilim. Gıda yüklü gemilerle siyonist israilin üzerine gitmenin onları zora sokacağı bana ne yazık ki pek gerçekçi gelmiyor. Yıllardır yapılan bu tür eylemlerin israilin anladığı dilin bu olmadığını gösteriyor. Bu tür hamleler vicdanlarımızı rahatlatsa da ne yazık ki gerçek anlamda işgalciyi durdurmuyor. Durdurmaya yetmiyor.
Bizi böylesi düşüncelere iten ortada çok karışık bir durum var. Siyonist firma destekçisi firmaların ürünlerini satıp kendilerine ashab-ı sebt gibi bir ilişki tarzı geliştirenler, şeytanın “Allah sizi avlanmaktan değil, yemekten men etti” vesvesesiyle kendisine fetva bulanlar, işgalci israile lanet okuyanlar, ortada esip gürlerken bir yandan israile mal akışı sağlayanlar, pusulası şaşan Müslümanlar…
“Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lütfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz? İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler ise tağut yolunda harbederler” (Nisa 75-76)
Allah Teâla bizden bedel ödemeye hazır güçlü bir irade isterken ne yazık ki bizler…
Ayet-i Kerime’deki soruya cevabımız şu olsa gerek: Nasrettin Hoca’nın karanlıkta kaybettiği iğnesini aydınlık bir yerde, yani yanlış bir yerde araması gibi yıllarca çözümü yanlış yerde aradık. Bizler de artık Batmanlı sunucunun dediği gibi artık oturuyoruz. Zora gelmiyoruz. Rahatlık ve konforun bizi uyuşturduğu bir dönem yaşıyoruz.
Bu durumun büyük bir belanın ayak sesleri olduğunu da biliyoruz maalesef.