Anne babalar olarak kendimize vazife çıkararak başka sorumluluklar alıyor, evlatlarımızdan sorumlu olduğumuzu unutuyoruz.
Evlatlarımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz için hesaba çekileceğimizi unutuyoruz.
Evlatlarımızı ihmal ettiğimiz için yakamıza yapışılacağını unutuyoruz.
Bu sorumsuzluğun neticesinde çocuklarımızla kol kola cehennemi boylayabileceğimizi unutuyoruz.
Bizi ve evlatlarımızı cehenneme sürükleyen bu fesat ortamında her biri farklı özellik ve çekicilikte tuzaklar olduğunu ve bırakın çocuklarımızı bizi de içine çektiğini unutuyoruz.
Kendimizi ve çocuklarımızı bu tuzaklardan koruyup dünya ve ahiretlerinin kurtuluşu için selamet limanına götürebilmemiz için kaptan köşkünde olduğumuzu ve uyanık olmamız gerektiğini unutuyoruz.
Bu tehlikeli ortamda kendimiz ve çocuklarımızın emniyet altında olmadığını, tehlikelere açık olduğumuzu, cephemizin mazbut olmadığını unutuyoruz.
Ergen çocuklarımızın gece yarılarına kadar neden dışarılarda olduklarını merak etmemiz gerektiğini unutuyoruz.
Cep telefonunun cennet ve cehennem kapılarını açabileceğini unutuyoruz. Her birimizin evinde bir cehennem kapısı olduğunu unutuyoruz.
Çocuklarımızı muhafaza konusunda hissizleştiğimizi fark etmiyor, hassas olmamız gerektiğini unutuyoruz.
Çocuklarımızın en az sekiz saatlerini nerede geçirdiklerini bilmemiz gerektiğini unutuyoruz.
Çocuklarımızın yapacağı bütün hayır hasenata ortak olacağımızı, işledikleri kötülüklerin hesabını vereceğimizi unutuyoruz.
Bu fesat ortamında mesuliyetlerimize mesuliyet katmamız gerektiğini unutuyoruz.
Çocuklarımız küçükken onlara zaman ayırıyor, onların üzerine titriyor, elimizden düşürmüyor, büyümeleriyle beraber sorumluluğumuzun da büyüdüğünü unutuyoruz.
İşimizin sadece çocuklarımıza Fatiha ve tahiyyat ezberletmek, kısa birkaç sure ezberletmek olmadığını unutuyoruz.
“İslami eğitim” kavramanı hayatımızdan çıkardığımızı, çocuklarımızı zırhsız dışarıya saldığımızı unutuyoruz.
Okuldaki çocuklarımızın, herhangi bir yerde çalışan çocuklarımızın, kimlerle arkadaşlık yaptığını bilmemiz gerektiğini, okulda-iş’te kimlere takıldıklarını bilmemiz gerektiğini unutuyoruz.
Çocuklarımızın geleceğimiz olduklarını unutuyoruz.
Şeytan ve dostlarına karşı seferberlik ilan etmemiz gerektiğini unutuyoruz.
Bu gibi konuları işlediğimizde her zaman birbirimize hatırlattığımız şu ayeti kerimeyi de okuduktan sonra unutuyoruz:
“Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi (ailenizi, neslinizi, kardeşlerinizi, eliniz ve emriniz altındaki kimseleri cehennemdeki) ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve (kömür cinsinden) taşlardır; (cehennemin) üzerinde (görevli olarak) oldukça sert, güçlü ve şiddetli melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse (kesinlikle yerine getirirler), O’na (asla) isyan etmezler ve emredildiklerine göre hareket ederler.” (Tahrim 6)
Aslında hepimiz Alzheimer(alzaymır) olmuşuz da haberimiz yok. Kendimizi de unutuyoruz. Onlar bir yandan büyürken, diğer yandan yaşlandığımızı unutuyoruz.