Birleşmiş Milletler’in kayıtlarına göre dünya üzerinde 206 ülke bulunuyor. Bu ülkelerin 50’si İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye, yani kendisini “Müslüman” olarak tanımlayan ülkeler. Kâğıt üzerinde böyle. Ancak hayat bize şunu öğretti ki, Gazze’de yaşananlar, bu 50 Müslüman ülkenin varlığını sadece istatistiksel bir bilgiye indirgiyor. Dünyanın ve bu 50 Müslüman ülkenin gözü önünde uluslararası hukuk, insan hakları, ahlak ve vicdanın en temel ilkeleri yerle bir edilirken, bu soykırıma, bu açlık krizine karşı kıllarını dahi kıpırdatacak bir eylemleri yok.
Ne yapıyor bu ülkeler? Kınama mesajları yayınlıyorlar. Acil toplantılar düzenliyorlar. Kamuoyuna “endişelerini” iletiyorlar. Laf… Sadece laf. Çocukluğumuzun bir esprisi vardı; “Kafasıyla ürettiği tek şey kepekti” icraatsız biri tarif edilirken. Bunların da dilleriyle ürettikleri tek şey laf…
Elin oğlu Avrupa’dan, İtalya’dan, Latin Amerika’dan Gazze’ye gemiler yürütürken, “Müslüman Ülke” damgalı bu ülkeler lafla peynir gemisini yürütmeye çalışıyorlar. Bu ülkelerin çoğu boyundan aşağısı felç olmuş halde. Kımıldayamıyorlar, harekete geçemiyorlar. Ne ekonomik bir baskı uygulayabiliyorlar ne de diplomatik bir blok, bir birliktelik oluşturabiliyorlar. Hatta pek çoğu, hâlâ israille ilişkilerini sürdürüyorlar, büyükelçiliklerini kapatmıyorlar. Daha doğrusu kapatamıyorlar. Çünkü bünye boyundan aşağı felç. Sadece dilleri çalışıyor, dilleriyle de ümmeti oyalıyorlar o kadar. Oyalıyorlar ne kelime yaralıyorlar. Ahirette Ebu Ubeyde ile davalık olmaktan hiç çekinmiyorlar.
Gazze'de sadece bombalarla değil, açlıkla da bir halk yok ediliyor. Ve ne yazık ki “Müslüman Ülkeler” damgalı bu ülkelerin gözleri önünde. israil, Gazze’ye gıda ve su girişini engelleyerek açlığı bir silaha dönüştürmüş durumda. Hastaneler çökmüş, ilaç yok, elektrik yok. Su yok. Gıda yok. Yüz binlerce insan hayatta kalma savaşı veriyor. Bu, bir insani kriz değil sadece; bu, planlı ve sistematik bir yok etme girişimi. Peki ya 50 Müslüman ülke? Seyrediyor sadece. En çok konuşan, en çok açıklama yapan ülke belki de Türkiye. Ama somut adım atma konusunda onun da sicili kötü. Söz çok, eylem yok. Vaziyet çok kötü. “israil terör devletidir” diyen Türkiye’nin terör devleti ile ilişkileri sürüyor.
Düşünün; 50 Müslüman ülke var ama Gazze’de bir tek koruyucu kalkan oluşturulamıyor. Siyasi bir tavır koyamıyorlar. Diplomatik bir duvar öremiyorlar. Bir pet şişeyi Gazze’ye götüremiyorlar. Hepsi kendine Müslüman. Keşke bu ülkelerin dilleri de diğer uzuvları gibi felç olmuş olsaydı da boş açıklama ve boş vaatlerle de hassas Müslümanların acılarını derinleştirmemiş olsaydılar…
Müslüman coğrafyaların acıları ortak. Ama bu acılar karşısında dayanışmaları yok. Aralarındaki birlik lafta kalmış. Gazze ölürken susanlar, yarın kendi halkları için de söz söyleme hakkını kaybettiklerini bilmelidirler. Bugün Gazze, yarın başka bir şehir. Çünkü siyonistlerin keyifleri nereyi isterse orayı bombalıyor. Bugün zulme karşı atabilecek daha büyük adımları varken, yumuşak dilleriyle laf üretenler bir gün bu zulmün hedefi olmaktan kurtulamayacaklardır.
Eğer bir vicdan kaldıysa, eylem zamanı çoktan geldi, geçiyor. Ve siyasetin o sihirli cümlesi…
Laf değil, icraat zamanı. Sizler ve bizler sofralarımıza kurulup yemek beğenmezken komşumuz açlıktan yatmıyor, açlıktan ölüyor. Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değilse, komşumuz açlıktan ölüyorsa o “Müslüman Ülkeler” flamasını da sökelim de diğer 206 ülke ile aramızda bir fark kalmasın!