7 Ekim Aksa Tufanı Hareketi’nin 2’nci yıldönümüne girdiğimiz günlerde soykırım saldırıları tüm hızıyla devam ederken, diğer taraftan soykırım destekçisi büyük şeytan ABD’nin Başkanı Donald Trump’ın hazırladığı sözde Gazze barış anlaşmasına HAMAS ve direniş hareketlerini razı etme ve şartları baskıyla kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Bu arada abluka ve soykırıma karşı dünya vicdanının harekete geçmesiyle oluşan Küresel Sumud Filosu da Gazze ablukasını kırmak amacıyla yaptığı sefer ile görevini hakkıyla yerine getirdi ve soykırımcı terör rejimini dünyaya rezil etti.
Önceki hafta BM Genel Kurulu’nda Trump, aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da olduğu 8 İslam ülkesi lideri ile görüşerek bir metin üzerinde uzlaştılar. Daha sonra Trump, soykırım suçlusu başkatil Netanyahu ile görüşerek bu planı Netanyahu’nun kabul ettiğini belirtti ve önce 21 madde sonradan 20 maddeye düşürülen “Gazze Planı”nı açıkladı. Trump, HAMAS’ın bu anlaşmayı kabul etmesi gerektiğini aksi halde cehennemi yaşayacakları tehdidinde bulundu. Bu tehditle de yetinmedi ve Müslüman ülkelere, “Ben Netanyahu’yu razı ettim siz de HAMAS’ı razı edin” mesajı gönderdi. Ancak Pakistan Dışişleri Bakanı açık bir şekilde kendilerine gösterilen barış planının bu olmadığını ve değişiklik yapıldığını duyurdu. Buna rağmen ABD ve körfez ülkeleri, HAMAS üzerinde yoğun bir baskı oluşturdu. Bu sırada HAMAS hem kendi içinde hem de direniş gruplarıyla istişarede bulundu. Direnişi yok etmeyi amaçlayan bu anlaşmaya ne cevap vereceği merakla beklenmeye başlandı.
Aslında ABD ve işgal rejimi uygulanması ve kabul edilmesi mümkün olmayan bu şartları HAMAS’a dayatarak dünya kamuoyuna, “Bakın işte biz barış yapmak istiyoruz ancak HAMAS kabul etmedi” deyip HAMAS’ı yalnızlaştıracak ve yeni ve daha büyük katliamlarına zemin hazırlayacaktı. Zaten ne zaman dünya kamuoyu ve halklar nezdinde soykırımcı terör rejimi zor duruma düşse ABD, bu plana sarılıyor.
Bu planlar yapılırken geçen hafta salı günü MGK’nın yapıldığı gün MİT Başkanı İbrahim Kalın, Katar’a giderek HAMAS ve arabulucu ülkelerle görüşmeler yaptı. HAMAS’ın istişareleri devam ederken, 3 Ekim Cuma günü Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayıp süreci değerlendirdi. Aynı gece HAMAS, Trump’ın ateşkes planına kapsamlı ve “kurmay akıl” ürünü olduğu anlaşılan bir cevap verdi. Trump’ın ateşkesi sağlama ve Gazze’ye insani yardım ulaştırma yönündeki çabalarını olumlu karşıladığını ifade ederek, esirleri bırakmaya ve önerilen planın uygulanabilirliğini müzakere etmeye hazır olduklarını vurguladı.
HAMAS, verdiği cevapla ABD-terör rejimi planını bozmakla birlikte Gazze’nin yönetimini ancak Filistinlilerden oluşan bir yönetime bırakacağını kaydetti. HAMAS’ın açıklamasını Beyaz Saray’dan ve kendi sosyal medya hesabından yayınlayan Trump, HAMAS’ın barışı istediğine inandığını söyledi. Trump, daha sonra tehdit dahil her zamanki gibi çelişkili açıklamalarına devam etti. Trump’ın Filistinlileri umursadığı, sivillerin ölümlerine üzüldüğü falan yok. Onun tek derdi kafasına koyduğu, “Nobel Barış Ödülü”nü almak. Tam bir şizofren ruh haliyle dünyanın gözü önünde, olmayan 7 savaşı bitirdiğini ve bu ödülü hak ettiğini söyleyen Trump, bu planı uygulatarak, “8 savaşı bitirdim artık bu ödülü hak ettim” diyecektir.
Trump, Netanyahu’ya da bombalamayı durdurması çağrısında bulundu ancak katliamlar ve terör rejimi yetkililerinin açıklamaları soykırımın devam edeceğini gösteriyor.
Yeni haftada Mısır arabuluculuğunda HAMAS ve terör rejimi arasında dolaylı görüşmelere başlanacağı açıklandı. Bakalım ne olacak?
7 Ekim’den beri terör rejimi yaptığı büyük katliamlar ve soykırım saldırıları ile zaten direnişi teslim olmaya zorlamayı amaçlıyordu. Katliamlarla yapamadığını şimdi barış adında sinsi planlarla yapmaya çalışıyorlar. HAMAS ve direniş güçleri bu planların zaten farkındalar ve ne yapmaları gerektiğini biliyorlar.
Şimdi bize düşen HAMAS ve direniş gruplarına destek olmak ve onların alacağı her kararın arkasında durmak olmalıdır. Onların içinde bulundukları şartları ve durumları onlar kadar bilmiyoruz. Dolayısıyla onların alacağı her kararı onaylamalı ve destek olmalıyız. HAMAS, “niye şöyle yapmadı? Niye böyle yapmadı?” dememiz fazla bir anlam ifade etmiyor.
Katliamlar ve soykırım bu kadar açık yapılırken, hala siyasetçilerimiz, diplomatlar ve uzmanların uluslararası hukuk gibi olmayan argümanlardan bahsetmeleri insanı çileden çıkarıyor. Terör rejimi hiçbir zaman anlaşmalara sadık kalmadı, kalmayacaktır. Hiçbir kırmızı çizgisi olmadığı gibi hukuk falan da tanımıyor. Onun için kaçak güreşmeyi bırakın da etkili çözümler getirin. Gazze planının gerçekten fayda getirmesini istiyorsanız ne ABD’ye ne de katil işgalcilere güvenilmeyeceği malum olduğuna göre, caydırıcı bir güç oluşturulmasını sağlamalısınız. Düşmandan merhameti, akrepten bal yapmasını beklemek hezeyandır. Yoksa esirler bırakıldıktan sonra terör rejimi her zaman yaptığı gibi kendince bir bahane bularak yeniden saldırı ve katliamlarına başlayacaktır. Vesselam...