2 yıla yakındır siyonist işgal rejimi Gazze Şeridi’nde insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliam ve soykırım savaşını dünyayı umursamadan ve İslam alemini hesaba katmadan pervasızca sürdürüyor. Bu vahşi ve kirli katliamları yaparken hiçbir kural, kaide ve kırmızıçizgi tanımıyor.
Bölgeyi ve dünyayı ateş çemberine dönüştürmeye kararlı olan işgalci siyonistlerin yayılmacı ve kanlı politikaları sadece Gazze Şeridi ile sınırlı değil elbette. Batı Şeria, Lübnan, Yemen, Suriye ve İran’dan sonra sıranın Türkiye’de olduğu siyonist basın ve siyasiler tarafından dillendirilmeye başlandı.
Geçen yıl terör rejiminin hedefinde İran ve ardından Türkiye’nin olduğunu yazdığımızda israil terör örgütü (İTÖ)’nün içimizdeki etki ajanı siyasiler ve sözde uzmanlar buna karşı çıkarak, “Türkiye gibi güçlü bir ülkeye niye saldırsın?” ve “israil Türkiye’ye saldıracak kadar aptal mı?” şeklinde kamuoyunu yönlendirmeye, bu tehlikeyi örtmeye ve İTÖ lehine algı yapmaya başladılar. İşin ilginci bu söylemleri söyleyenler arasında hasbelkader siyasi parti lideri, eski diplomat ve emekli askerler de vardı.
Geçtiğimiz hafta Milli İstihbarat Akademisi’nin israil ve İran arasında yaşanan savaşı ele alan yeni bir rapor yayımladı. “12 Gün Savaşı ve Türkiye İçin Dersler” başlıklı raporda israil ile yaşanacak muhtemel savaşta yapılması gerekenler ile ilgili devlet kurumlarına yönelik önemli öneriler ve tespitler sunuldu.
İlk günden beri söylüyoruz ve söylemeye, yazmaya devam edeceğiz. Terör rejimi “Büyük israil Devleti” ve “Arz-ı Mev’ud” hayalini gerçekleştirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmiyor, çekinmeyecek. Bu sapkın ideolojisi uğruna yapmayacağı vahşet, saldırganlık ve düşmanlık yoktur. Ancak karşılarında caydırıcı bir güç görmedikleri sürece yayılmacı ve saldırgan tavrından vaz geçmeyecektir. Anladıkları tek dil güçtür. Bunu maalesef İslam ülkeleri ve kurumlarının başında olanlar da anlamıyor veya anlamak istemiyor.
Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri eğer bu tehlikeyi zamanında fark edip güç birliği yapsalardı İTÖ ve hamileri bu kadar cüretkâr bir şekilde vahşet ve işgallere yeltenemezlerdi. 7 Ekim’den bu yana İTÖ’ye karşı çekinden ve edilgen bir tavır içerisine girilip sadece kınamalarla vakit kaybedilerek kaçak güreş yapılmasaydı bugün ne Gazze Şeridi ne Batı Şeria ne Lübnan ne Suriye ne İran bu durumda olmazdı ve tehlike Türkiye’nin kapısına dayanmazdı. İlk gün Gazze direnişine sahip çıkılsaydı İslam coğrafyası bu darbeleri almazdı. Ama saldırganlığa sessiz kalıp, “aman ha ateş bana bulaşmasın” mantığı ile hareket edildiği için korkular bugün realiteye dönüştü.
Bugün tehlikenin farkına yeni varılıyor. Suriye ve KKTC’nin İTÖ’nün hedefinde olduğu ve acil hazırlık yapılması gerektiği konuşuluyor. Peki şimdiye kadar aklınız neredeydi? Bizim gördüğümüzü elinizde bu kadar devlet imkânı varken neden görmediniz? Yıllar önce merhum Erbakan Hoca’nın uyarısını neden dikkate almadınız?
Terör rejiminin hedefi bellidir ve bunu açıktan söylemekten çekinmiyorlar. Daha önce “eninde sonunda Türkiye, İTÖ ile Suriye’de karşı karşıya gelecektir” diye uyarmıştık. Şimdi Suriye’de İTÖ, Türkiye’nin planlarını bozmak için tüm kartlarını oynuyor. Önce Nusayriler, sonra Dürziler ve Suriye PKK’sını kendi planları doğrultusunda kullanıyor ve elinden geleni yapmaya devam edecektir.
Tehlike kar topu gibi büyümeye devam ediyor. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi için İslam düşmanlarının ürettiği ve kışkırttığı ihtilaflar bir kenara bırakılarak, Türkiye ve İran öncülüğünde İslam ülkeleri bir çatı altında toplanmalı ve İTÖ ve hamilerine karşı birlik oluşturulmalıdır. Yoksa daha fazla kaçak güreşerek bir sonuç elde edilemez.
Selam ve dua ile…